2 Nisan 2010 Cuma

MOSKOVA KREMLİN SARAYI HAZİNELERİ TOPKAPI SARAYI’NDA




Döneminin halkı tarafından ulaşılmazı olan Kremlin Sarayı eşyaları Topkapı Sarayı’nda ziyaretçilere sunuldu. Topkapı Sarayı’nın Has Ahırlar binasında 7 Hazirana kadar devam edecek olan sergi için gelen ziyaretçilerin çoğunluğunu diğer sergilerde de olduğu gibi yine yabancı turistler oluşturmakta.
Bu sergideki nesnelerin paha biçilmez olduğunu anlamak için yazılı açıklamaları okumaya gerek kalmıyor. Kılıçlardan tutun da Patrik Nikon’un kaftanına ve hatta içki kâselerine (kovş) kadar her şeyin üzeri elmaslarla, zümrütlerle ya da yakutlarla bezenmiş. Bir müzeci olarak ziyaret ettiğim bu sergide dikkatimi çeken verilmek istenen mesajın tam olarak verildiğidir. Sergide açıkça şu mesaj veriliyordu; “Kral her şeyin sahibidir ve en tepede o yer alır”. Sergi binasından içeriye adım attığınız andan itibaren soldan başlayarak, ilk sergilenen nesnelerin askerlere ait eşyalardan oluşturulduğunu ve devamında ise din adamlarının çeşitli eşyalarından oluşturulmuş bir koleksiyonun yer aldığıdır. En son olarak ta krala ait günlük eşyalar ve kralın bir adet portresi bulunmakta. Bu düzenlemenin bir sıralamaya dayandırıldığını yani, başlangıçta askerler onların üzerinde dini otorite ve en tepede tüm bunların sahibi ve emir veren kralın yer aldığını sergi düzenlemesinden anlamaktayız. Her şeyin sahibi olan idarenin etkisi günümüzde bile kendini fark ettirmekte ve krallık yok olsa dahi etkisi hiçbir zaman unutulmayacak. Sergilenen nesnelerin herhangi bir tarihi olayı betimlemediklerinden dolayı bu serginin eğitim amaçlı yapılmış bir sergi olmadığını anlamaktayız. Nesnel bir içeriğe sahip olan bu sergi için kullanılan vitrinlerin rahatsız edici bir düzene sahip olması ve ayrıca bazı vitrinlerin tek yüzünün camla kaplı olması diğer eleştirel bir yönüdür. Çünkü içlerinde konumlandırılmış olan nesneler üç boyutlu bir özelliğe sahip ve dolayısı ile de sergiye gelen ziyaretçilerin bu nesneleri her açıdan görmek istemesi çok doğal bir tepki olacaktır.
Ayrıca sergilenen nesnelerin küçük boyutlarda olması da ziyaretçilerin o nesneleri görebilmeleri için daha yakına yaklaşmalarına neden olmaktadır. Net bir görüntü alabilmek için yaklaşıldığında ise vitrin camlarına dokunmamak elde değil. Sergileme açısından eleştirilebilecek diğer bir konuda, seçilmiş olan binanın çok yüksek bir tavana sahip olması. Binanın iç mekânına göre ölçeklendirildiğinde vitrinler çok küçük kalmakta ve değerli olanı sanki değersizleştirilmekte. Nesnelerin sunumunda kullanılan vitrinlerin ve yazı panolarının iç mekânla aynı renkte olmaması ise gözlerde ayrı bir iticilik yaratmaktadır. Bu tarzda düzenlenmiş bir serginin fuarcılık zihniyetiyle hazırlanmış sergilerden pekte bir farkı kalmamaktadır.



Necmi Güler

Hiç yorum yok: