20 Eylül 2017 Çarşamba

“Kaf Dağının Ardında” ARTER 12 Eylül – 24 Aralık 2017

Kadın bedeni yine metalaştırıldı ve buna bir dur diyen de yok. Nedendir bilinmez ama kadın bedeni üzerinden söylemlerde bulunanların çoğunluğu da yine kadınlardan oluşmakta. Sanat eseri diye isimlendirdikleri çıplak kadın fotoğrafları, çizimler, videolar ve heykeller günümüzde tekrar tekrar karşımıza çıkmakta. Bunun bir örneğini de  “Kaf Dağının Ardında” isimli sergide görüyoruz.
Cadde üzerinden camekân vitrinden içeri doğru bakıldığında da görülebilen ilk sergi alanında dağınık bir vaziyette sergilenen renkli nesneler bulunmakta. Hayvanlar Âlemi isimli bu nesnelerin bazıları yerde ve bazıları da havada asılı bir vaziyette sergilenmekte. Sergide yalnızca bu nesneler teşhir edilmiş olsalardı dahi, tek başlarına tüm sergiyi göğüsleyebilirlerdi. Merdivenlerde Kibele, aynı katta diğer yönde sergilenen nesneler ise sergi salonunda sırasıyla; Çeşme, Cennet ve Ay Işığında Yıkanan Kadınlar isimleri ile bilinmekte. Çeşme ismi ile ziyaretçilere sunulan videoda; feminist sanatçı Canan kendi göğüslerini teşhir ediyor ve belirli bir süre sonra göğüslerinden süt damlalar halinde akıyor. Bunu ahlaki açıdan incelemek bile insanın yüzünü kızartıyor. Hele ki küçük çocukları veya ergen kızları ile sergiye gelenler için bu durum hayal kırıklığı ile sonuçlanmakta. Aynı kattaki küçük karanlık bir oda da bulunan video gösteriminde ise, dolunaylı bir gecede tepeye çıkmış ve yan yana dikilmiş bir vaziyette yüzleri aya doğru dönük bir şekilde uluyan kadınlar bulunmakta. Diğer eserler için ayrı ayrı bir tanıma gitmeyeceğim. Genel olarak sergide cinsel organları açık bir şekilde resmedilmiş, çizilmiş, videosu çekilmiş çıplak kadın figürü (sanatçının kendi vücudu)  ve erkek figürleri yer almakta. Bu sergi alanı içerisinde ziyaretçilere sanat eseri diye sunulan çıplak kadın imgesi, cinsel uzuvlar ve seslerin asıl sahibi bu işleri yapan ve feminist sanatçı olarak bilinen Canan isimli bayana ait.

Kadının bir insan ve anne olarak ne kadar büyük bir değere sahip olduğunu hepimiz biliyoruz. Kadın bedenini metalaştırarak onun üzerinden maddi kazanç sağlayanların da artık bunun farkına varmalarını ümit ediyoruz. Kadın bedenini artık rahat bırakın ve değerli olanı basitleştirmeyin. 

18 Eylül 2017 Pazartesi

Contemporary Istanbul 14 – 17 Eylül 2017

Bu yıl 12.’si düzenlenen Çağdaş Sanat Fuarı’na 42’si yabancı toplam 73 Galeri katıldı. Lütfi Kırdar Kongre Salonu ve İstanbul Kongre Merkezi zemin kat alanlarında düzenlenen fuar, dört gün boyunca İstanbullu sanatseverler tarafından büyük bir ilgi gördü. Fuara gelen ziyaretçilerin çoğunluğunu eğitimli ve genç sanatseverler oluşturdu. Girişlerin ücretli olması & yüksek olması öğrenciler ve maddi düzeyi düşük olan sanatseverler için biraz hayal kırıklığı yaşattı.

Dustin Yellin

Sanat akımlarının kurucusu olarak bilinen ve tasarladıkları eserler ile çağın ilerisini yaşayan ünlü sanatçılara ait eserlerin birçoğunu bu fuar içerisinde görmek mümkün oldu. Picasso’dan Jon Miro’ya, Banksy’den Do Ho Suh’a, Anish Kapoor’dan Françoise Nielly’e kadar birçok yabancı sanatçının eserlerini inceleme fırsatı yakaladık. Sergiyi gezerken biranda bir Picasso ya da Jon Miro eseri ile karşılaşan ziyaretçiler “vaay bu sergide Miro’da mı varmış & Picasso’da mı varmış…” heyecanı yaşıyor ve eserler ve ziyaretçiler ile hınca hınç dolu olan fuar alanındaki yorgunluğunu kısa süreli de olsa unutuveriyor. Yurtdışından gelen galericilerin çoğunluğu Londra civarından gelmişlerdi ve günümüzde popülaritesi oldukça yüksek olan sanatçıları temsil ediyorlardı. Bununla birlikte sergileme düzenleri de oldukça dikkat çekiciydi. Sergiledikleri eserlerin ne kadar değerli olduklarını bilen bir farkındalık ile panolara asmışlar ve etiketlerini de yine pano üzerine eserlerin sağ alt köşelerine sıradan bir kalem ile elle yazmışlar. Etiketler; performans sanatçısının ziyaretçilere sunduğu bir eser gibi duruyordu. Ülkemiz galericilerinin temsil ettikleri sanatçıların çoğunluğu ise televizyon ekranlarında her zaman görmeye alıştığımız sanatçılardan oluşturulmuştu ve eserleri diğer sanatçılara kıyasla ziyaretçileri pek fazla etkilemiyordu. Emre YUSUFİ’nin eserleri bu kategorinin dışında tutulabilir. Tabii ilerleyen tarihlerde sürekli olarak eserlerinin benzerlerini üreterek kendisini tekrarlamazsa… Ziyaretçilerin ilgisi daha çok farklı tasarımda ve farklı materyalde tasarlanan eserler üzerindeydi. Genel anlamda dekoratif olarak tanımlanabilecek üç boyutlu, büyük, renkli ve parlak eserler diğerlerine nazaran daha fazla ilgi gördü. Yorgunluktan Galerilerin ve sanat eserlerinin fazlalığından dolayı hiç kimse eserlerin sergilenme yöntemleri ile ilgili bir gözleme gidememiştir ya da başta düşündüyse bile sonlara doğru bu fikirden uzaklaşmıştır. Sergide gözden kaçırdığım bir eser var mıdır? düşüncesi ile aynı koridordan tekrar tekrar geçen ziyaretçiler, fuarın keyifli bir deneyim yaşattığı sonucunu vermekteydi. Sergiyi gezerken yorulan ziyaretçilerin arada bir mola verme imkânı bulabilmesi ve zemine serilen yumuşak yapay çimenlere oturabilmesi de güzel bir hizmet diyebilirim. Ayrıca koleksiyonerlerin satın almak istedikleri eserleri yurt dışına gitme zahmetinden kurtularak bu fuar içerisinde bir arada bulabilmeleri de kendileri açısından ayrı bir kolaylık sayılabilir. Koleksiyonlarına katmak istedikleri eserleri ellerinden kaçırmamak için ilk günden fuarın kapısında beliren koleksiyonerlerin, galeri sahipleri ile iletişime geçmeye çalışmaları bizlerin sanata destek veren kişilerin varlığına tanık olmamızı sağlıyor ve sanat piyasasının devamlılığı hakkında zihinlerde olumlu bir fikir oluşturuyor.



Françoise Nielly

Genç ziyaretçiler ise sanat eserlerinin yanında durup selfie çekiyorlar ve dokunmamaları gereken eserlere umursamazca dokunarak ve yaklaşarak nasıl yapıldıklarını anlamaya çalışıyorlardı. Bu duruma karşın bir anda kendilerini büyük bir kalabalık ve kargaşa içerisinde bulan yabancı Galericilerde yorgunluk ve bitkinlik kendini gösteriyordu. Bu yorgunluk büyük ihtimalle eserler hakkında bilgi paylaşımında bulunmaktan ziyade ziyaretçilere sürekli olarak eserlere dokunmamaları ve yaklaşmamaları konusunda uyarılar yapmak zorunda olduklarından kaynaklanıyordu. Ne yazık ki Türk insanının doğasında “dokunmanın” ne kadar büyük öneme sahip olduğu ve bu davranışlarını kıramayacaklarını fuar alanında deneyimleyerek öğrendiler J

Nemo Jantzeen

17 Temmuz 2017 Pazartesi

Arter “Görme Biçimleri” Sergisi 02 Haziran – 13 Ağustos 2017

     Küratörlüğünü Sam Bardaouil ve Till Fellrath’ın yaptığı serginin çoğunluğu yabancı sanatçılardan oluşmaktadır. Sergi girişinde görevlilerin ziyaretçilerin hizmetine sunduğu kulaklıklar bulunmakta. Bu kulaklıklar ziyaretçilere ücretsiz olarak kullandırılmakta ve sergide yer alan eserler hakkında ki bilgiler dijital olarak ziyaretçilere dinletilmektedir. Ziyaretçi hangi eserin önüne gelir ve incelerse o eser hakkında bilgiler anlatılmakta.

      Sergi için Türkçe ve İngilizce olarak küçük kitapçıklar hazırlanmış ve bu kitapçıklar içerisinde sergi düzeni ve eserler hakkında kısa bilgilere yer verilmiştir. Kitapçıklar içerisinde; sergilenen eserler her katta düzenli bir şekilde sıralanarak kitapçıkta sergi düzenine göre gösterilmiştir. Kulaklık tercih etmeyen ziyaretçiler bu küçük kitapçıklarda sergi düzenine göre numaralandırılmış eserler hakkında ki bilgilendirmeleri kendisine rehber olarak tercih etmektedir. 41 adet eser zemin kat, birinci kat ve ikinci kat olarak her kata düzenli bir şekilde paylaştırılmış. Genel olarak kavramsal eserlerin bulunduğu bu sergide etkileşimli eserler oldukça ilgi çekmektedir. Eserlerin yanlarında duvara asılı her hangi bir etiket bulunmadığı için incelediği eser hakkındaki bilgileri ziyaretçinin kendisi keşfetmelidir. Mesela Gustav Metzger isimli sanatçının eserleri etkileşimli nesnelerdendir. Kitapçık içerisinde birinci kat 25 (Tarihi Fotoğraflar: Sürünerek Girmek…) ve 26 (Kâğıt Üzerine İşler) numaralı eserler Gustav Metxzger’e aittir. Bu eserlerin üzerleri kumaşlarla kapatılmış bir vaziyettedir. Ziyaretçi bu eserleri ilk gördüğü anda yalnızca kumaşların yere serilerek oluşturulduğu bir nesne sanmaktadır. Fakat sergilenen asıl eserler bu kumaşların altındaki gizli işlerdir. Ziyaretçilerin bu kumaşları bir kenarından tutarak kaldırması altında gizlenmiş olan eserleri keşfetmesi beklenmektedir. Sergideki eserler kavramsal olarak bir bütün oluşturmuş olsalar da birbirlerinden farklı görsel öğeler içermelerinden dolayı ziyaretçinin zihninde bir yorgunluk hissi oluşturmamaktadır. Aksine; sergi tasarımı ve düzenindeki özen ziyaretçide her nesneyi aynı keyifle inceleme etkisi vermektedir.  Sıkılmadan ve yeni bir şeyler keşfetme heyecanı ile bir eserden diğerine hızlı bir şekilde geçme isteği uyandırmaktadır.

23 Nisan 2017 Pazar

“Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin”

23 Mart 1913 yılında İstanbul'da doğan sanatçı Abidin Dino, yaşamı boyunca sanatın farklı alanları ile iç içe yaşamıştır. Ressam, yazar, şair, futbol eleştirmeni, heykeltıraş, sahne dekoru tasarımcısı gibi alanlar sanatçının bilinen uzmanlık alanlarıdır. Fakat kendisinden bahsedileceği zaman “Ressam Abidin” olarak hitap edilmesini tercih etmiştir. 1933 yılında D Grubu ve Liman Grubu kurucu üyeleri arasında yer almıştır. II. Dünya savaşı yıllarında zorunlu olarak Adana’da yaşamıştır ve 1951 yılında ise Paris’e göç etmiştir. Sanatçı yaşamının sonuna kadar (1993) Paris’te yaşamış ve birçok farklı alanda eserler üretmiştir.

Sanatçı resim çalışmalarında çoğunlukla çiçekleri kendisine konu edinmiştir. Hatta 1977 yılı Mayıs ayının ilk haftası içerisinde İstanbul Vakko’da bir sergisinde yer alan çiçek temalı resimleri arasında koyu kırmızı fon üzerine beyaz renk ile resmettiği sade resimleri için mutluluğun resmi (yakın arkadaşı Ferit bey tarafından belirtilmiş) ifadesini kullandığı söylenmektedir. Bununla birlikte Abidin Dino’nun döneminin sanat ve edebiyat ustaları ile de yakın arkadaşlık içerisinde olduğu bilinmektedir. En yakın arkadaşları arasında Nazım Hikmet Ran bulunmaktadır. Gazete köşelerinde kaleme aldıkları yazılarında birbirlerine karşı göndermelerde bulunmaktadırlar. Bunun en belirgin örneklerinden bir tanesi ise; ülkemizde en çok bahsi geçen ve Abidin Dino ile özdeşleşen “mutluluğun resmi” yazısıdır. Öyle ki, bu kelime ile adlandırılan bir resim çalışması ise sanatçıya ait olduğu gibi yanlış bir düşünce ile hafızalarda yer etmiştir. Aslında sanatçının bu kelime ile isimlendirdiği herhangi bir eseri bulunmamaktadır. Usta şair Nazım Hikmet Ran’ın 1961 yılında yazmış olduğu ve eşi “Vera TULYAKOVA’ya” diye başladığı 443 dizelik SAMAN SARISI isimli şiirinin içerisinde Abidin Dino ile ilgili dizelere yer vermiştir. Bu şiirin son dizelerinde; “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin” dizesi birkaç defa geçmektedir. Dolayısı ile şiirin isminden ziyade “mutluluğun resmi” ve “Abidin Dino” bağlantısı çokça tekrarlanmış ve zihinlerde yer etmiştir.
Nazım Hikmet Ran'ın kendi sesinden "Saman Sarısı" şiiri: https://www.youtube.com/watch?v=TZoxoWtc4B0


 Ayrıca dönemin gazetelerinden bir tanesinde (Cumhuriyet?) bu şiir yayımlanırken Amerikalı sanatçı Dianne Dengel’in bir eseri (Resim 1) bu şiirin görseli olarak ilişkilendirilmiştir. Gazetedeki bu resmin; nedendir bilinmez ama günümüzde Abidin Dino’ya ait olduğu gibi yanlış bir fikir ortalıkta dolaşmaktadır. 
Resim 1. Dianne Dengel
Abidin Dino heykel çalışmalarında ise “el” imgesini form olarak tercih etmiştir. Kendi ellerinin alçı kalıp dökümlerini defalarca almış, bazen tek bir form olarak kullanmış ve bazen de birkaç el formunu birleştirerek bir bütün halinde işlemiştir. Sanatçının heykellerinden bir tanesi anıt heykel olarak İstanbul Akaretler yokuşunun tepesinde Maçka, İTÜ İşletme Fakültesi’nin karşısında yer almaktadır (Resim 2). Bu anıt heykel Fatma Girik’in Şişli Belediye Başkanı olarak görev aldığı dönem içerisinde 1993 yılında kendisi tarafından yapılan bir girişim sonucunda meydana yerleştirilmiştir.
 
Resim 2. Abidin Dino, Anıt Heykel, Maçka Parkı, İstanbul.

19 Kasım 2015 Perşembe

GETTY MERKEZİ (Getty Center) – LOS ANGELES – ABD

      Sanatçı bir aileden gelen ve petrol zengini olan Paul Getty'nin topladığı koleksiyonla başlayan bu müze serüveni 1953’de bir vakıf kurulmasıyla resmileşmiştir. Mirasının büyük bir bölümünü sanat fikrinin gelişmesi için müzeye bırakan Paul Getty, yaşamı boyunca sanatı diğer işlerinden daha üstün tutmuştur. Kendisi gibi düşünebilen ve sanat programlarına fon sağlayıp bağışta bulunan açık görüşlü bir vakıf ve mütevelli heyetine sahip olduğundan dolayı müzenin gelişimi hızlı bir şekilde devam etmiştir. Getty Merkezini mimar Richard Meier post-modern bir formda tasarlamıştır ve inşaatına 1989 yılında başlanılmıştır; ancak 1997 yılında bitirilerek açılışı yapılabilmiştir. Tasarımında taş ve alüminyum levhalar kullanılan merkezin inşası için toplam 1,3 milyar dolar harcanmıştır. Los Angeles'ta bir tepenin üzerinde konuşlandırılan merkez içerisinde müze binası, vakıf binası, konservasyon birimi ve araştırma enstitüsü olarak düzenlenmiş 45 hektarlık bir alana yayılmış dört ayrı bina bulunmaktadır. Giriş alanın tavanı camlarla şeffaflaştırılarak gün ışığının içeri girmesi sağlanmıştır. Müzeyi ziyarete gelenler ve araştırmacılar için müzenin altında yedi katlı 1.200 aracın park edebileceği bir yeraltı park alanı da bulunmaktadır.     

      Dünyanın çok çeşitli sanat mirasının tanıtımı, korunması ve yorumlanmasında eleştirel ve sorgulayıcı bir bakış açısına sahip kültürel bir hayırsever kurumdur. Yenilikçi dijital anlayışı benimseyerek mümkün olan en fazla sayıda kişiye sanatsal araştırmalarını ulaştırmayı hedeflemektedir. Var olan koleksiyonlarını her geçen gün biraz daha genişleterek hem uzman bilim insanlarının hem de ziyaretçilerinin merakını kışkırtmayı başarmıştır. Müze düzenlediği kurslar ile “sanatın, beşeri bilimlerin, kültürel ve kamu politikalarının bir arada kullanılarak daha kapsayıcı canlı bir sivil toplum nasıl oluşturulabilir?”in cevabını bulmaya odaklanmıştır. Los Angeles'ın kültürel yaşamında toplantılar düzenleyen bir katalizör görevini üstlenmiştir. Ziyaretçilerini kültürel yönden geliştirme amaçlı koleksiyonlarını, bahçesini, merkezini, müzesini ve online ortamını sonsuza kadar kullanıma açık tutmayı ilke edinmiştir. Müzenin koleksiyonunda 20.yy öncesi Avrupa kökenli resimler, heykeller, çizimler, illüstrasyonlar, 19-20 yy Amerika ve Avrupa fotoğraf sanatından çok sayıda örnekler bulunmaktadır. Koleksiyonunda bulunan eserlerin sayısı oldukça fazladır ki sadece kitap vb nesneler muhafaza etmek için kullanılan deponun büyüklüğü 2,3 kilometre karedir. Getty alışılagelmiş bir müze olmaktan çıkıp günümüz insanının gereksinimlerine karşılık verebilen bir kültür merkezi haline gelmiştir.     
      Getty Vakfı, Los Angeles ve dünya genelindeki görsel sanatların daha iyi anlaşılmasını, korunmasını sağlayan ve ilerleten kurumları ve bireyleri desteklemektedir. 1984 yılından günümüze kadar yedi kıtada bulunan toplam 180 ülkede yaklaşık 7.000 hibe vermiştir. Hibe girişimleri ile müze koleksiyonlarına erişimi artırmakta ve sanat tarihini güçlendirmekle birlikte geleceğin görsel sanatlar liderlerini de desteklemektedir. Vakıf yöneticileri diğer Getty programları olan Koruma, Araştırma ve J Paul Getty Müzesi Malibu ile birlikte ortak kararlar almaktadır. Bununla birlikte Vakıf uluslararası alanda yapılan başvurular sonrasında akademik burslar da sağlamaktadır. Doktora bursları, Doktora sonrası burslar, Kütüphane araştırma bursları, Koruma konusundaki çalışmalar için burslar vermekte ve Lisansüstü stajyerlerin yaz başvurularını kabul etmektedir. Müze arşiv ve koleksiyonunu geliştirici uygulamaları hayata geçirebilen öğrenciler içinde ödüller vermektedir.     
      Konservasyon konusunda uluslararası bir düzeyde araştırma yapılabilecek laboratuarı ve araştırma birimi bulunmaktadır. Araştırma enstitüsü olarak her türlü araştırmaya destek vermekte ve özellikle 20.yy'a kadar olan araştırmaların maddi desteğini sağlamaktadır. Getty Konservasyon görsel sanatlar alanından koruma uygulamalarını ilerletmek için geniş bir nesnel alanda koleksiyonları, mimari öğeleri ve sanal ortamdaki adresleri incelemektedir. Koruma topluluğu; bilimsel araştırma, eğitim & öğretim ve model olacak projeleri konusundaki hem kendi çalışmalarını hem de diğer meslektaşlarının çalışmalarını geniş topluluklara ulaştırarak koruma alanında büyük paylaşımlarda bulunmaktadır. Dünya kültür mirasının korunması için sorumluluk sahibi profesyoneller ve kurumların yararına olacak bilginin oluşturulmasını ve yayılmasını hedeflemektedir. Çalışmalarını uygularken mükemmellik, fark oluşturma, yenilik, liderlik ve hizmet ilkelerini esas almaktadır. Kar amacı gütmeyen Enstitü, koruma uygulamalarını ilerletmek için uluslararası alanda araştırma, eğitim ve uygulamalı saha çalışması yaparak bilginin yayılmasını sağlamaktadır. Kültürel mirasın korunması konularında lider, yüksek kaliteli ve sürdürülebilir koruma çalışmaları için fon sağlayan, yenilikçi yaklaşımlar ve koruma stratejilerinin geliştirilmesi için bir model, güvenilir bilgi ve eğitim sağlayan bir kaynaktır. Bilimsel yönde yaptığı çalışmalar ile; nesnelerin zarar görmelerini önleyici koruma ilkeleri ve çözüm stratejileri geliştirmektedir. Bir disiplin olarak koruma biliminin gelişmesi için deneyler yaparak kültürel miras yönetiminde bakımın rolünü vurgulamaktadır. Herhangi bir koruma kararı verilmeden önce sanat eserlerinde meydana gelen kayıpların derinlemesine analizi gerçekleştirilmektedir. Üstlendiği bu misyon ile korumada araştırma yapmanın önemini fark ettirir ve araştırma yapmayı yaygınlaştırır. Korumadaki bu araştırma birimi içerisinde “Binalar ve Şehirler”, “Koleksiyonlar” ve “Eğitim & Yayım” isimlerinde üç farklı çalışma alanı bulunmaktadır ve bu alanlarda çalışma uygularken kullandığı yedi farklı ilke benimsenmiştir. Bunlar; koleksiyonlar araştırma, önleyici koruma araştırma, modern ve çağdaş sanat araştırma girişimi, fotoğraf koruma araştırma, inşaat malzemeleri araştırma, yeni analitik teknolojiler ve protokoller ve son olarak ta GCI referans koleksiyon geliştirme olarak sıralanabilir. Ayrıca meslektaşları ve diğer müzeler ile ortak araştırmalar ve projeler yapmaktan rahatsız olmayan merkezin birlikte çalıştığı bazı önemli müzeler de bulunmaktadır. Proje ortakları kısmi bir listesi; Metropolitan Museum of Art (New York), Modern Sanat Müzesi (New York), Tate Müzesi (Londra), Henri Cartier-Bresson Vakfı (Paris), Tarihi Anıtlar Araştırma Laboratuvarı (Paris) içerir Austin Texas Üniversitesi Harry Ransom Merkezi, National Gallery of Art (Washington DC), İngilizce Miras (Londra), Eski Eserler Yüksek Konseyi (Kahire), Dunhuang Akademisi (Çin), Kongre Kütüphanesi ( Washington DC), Ulusal Medya Müzesi (Bradford, İngiltere), Sanat Los Angeles County Museum, ve diğerleri. Koruma alanında gerçekleştirdiği uygulamaları online olarak ücretsiz kullanıma açan merkezin sunduğu hizmetler ise; Araştırma Kaynakları, AATA Online, Öğretim ve Öğrenme Kaynakları, PDF Yayınlar, Satın Alınan Kitaplar, Koruma Perspektifi – GCI Bülten, Videolar, (Malzeme analizi için) GCI Referans Koleksiyonu, Anlatım ve Konferanslar, GCI Bilgi Merkezi Araştırma Yardımı, Araştırma Kütüphanesi'nde Koruma Koleksiyonu, Kültürel Miras Politikası Belgeleri linkleri ve Diğer Koruma Web Siteleri'dir.     
      Araştırma Enstitüsü olarak bilgiyi ve uzmanlığı ileriye taşıyan aktif toplama programı, kamu programları, kurumsal işbirlikleri, sergiler, yayınlar, dijital hizmetler ve akademisyen programları ile görsel sanatlar ve onların geçmişlerinin araştırılmasını sağlamaktır. 2012 yılında hayata geçirilen 5.5 milyon kullanıcısı olan bir “Portal” çalışması bulunmaktadır ve neredeyse dünyadaki bütün literatüre sahiptir ve sanat tarihi ile ilgili her türlü belge bir çok dilde yazılı bir şekilde hazırlanıp hizmete sunulmuştur. Her kullanıcı kendi dilinde arama yapabilmekte ve kendi dilinde ki kaynaklara ulaşabilmektedir. Kullanıcılar telif hakkı ile ilgili yasada var olan kanun nedeniyle 1923'ten önce yazılmış eserleri olduğu gibi indirebiliyor fakat ondan sonraki tarihlerde yazılmış önemli kaynakların paylaşımı ise yasa nedeniyle müze tarafından yapılamamaktadır. Fakat Getty bu yasal sürecin ortadan kaldırılabilmesi için üzerine düşen görevi yerine getireceğini de kendi sanal ortamından duyurmaya devam etmektedir. Google project'in bu projeye benzer bir uygulama davetini geri çeviren müze kendi araştırma birimi ve program tasarım birimindeki uzmanlar sayesinde (CONTENTdm gibi) daha kaliteli yazılımlar ve programlar geliştirmektedir. Müzenin koleksiyonunda bulunan nesnelerin tüm envanter bilgileri online ortamda paylaşılmaktadır. Bununla birlikte ortak bir dil oluşturmak ve araştırmaları zenginleştirmek adına yurtdışından gelebilecek başvuruları kabul eden açık fikirli bir müze düşüncesine sahiptir. Gelişimi için destek verdiği kurumlar; The Dutch Foundation for Literature, The Samuel H. Kress Foundation, The Robert Mapplethorpe Foundation, National Endowment for the Humanities (NEH) ve The Seaver Intitue. Araştırma biriminin birlikte çalıştığı diğer işbirlikçileri; Art Discovery Group Catalogue, ARTstor, Census of Antique Works of Art and Architecture Known in the Renaissance, Digital Public Library of America (DPLA), Future of Art Bibliography (FAB), Getty Research Portal, Institut national d'historire de l'art (INHA) ve Kunstbibliothek Berlin. Müze sürekli olarak yaptığı araştırmalarla hem nesnelerin hem de günümüzde yaşamayan sanatçıların geçmişlerine ait bilgilere ulaşmaya çalışıyor ve bu bilgileri de her kullanıcı ile ücretsiz olarak paylaşıyor.     
      Merkezde verilen hizmetlerden biri de yetişkinler, öğretmenler, öğrenciler, gençler, çocuklar ve müze çalışanları için verilen eğitimlerdir. Eğitimlerin merkezinde sanat eserleri yer almaktadır ve bu eğitim sonrasında katılımcıların eser incelemeleri daha anlamlı bir hale getirilmektedir. Ayrıca koleksiyonların görsel ifadelerinin anlamını yorumlamaya teşvik eden stratejiler de gösterilmektedir. Getty Center ve Getty Villa'da bulunan eğitim bölümlerinde yıl boyunca çizim kursları, konferanslar, seminerler, turlar ve sanatçılar ile ziyaretçileri bir araya getirerek oluşturulan tartışma programları bulunmaktadır. Katılımcılar bu derslerde ünlü sanatçılar, bilim adamları ve düşünürlerden ücretsiz olarak eğitim almaktadırlar. Ayrıca düzenlenen sergiler paralelinde sergi içeriklerine göre canlı performanslar ve tiyatro gösterileri izleme fırsatı bulmaktadırlar. Eğitim programları adı altında lise ve üniversite öğrencileri için ücretli eğlence paketleri de hazırlamışlardır. Gece vakitlerinde düzenlenen bu paketler içerisinde özel etkinlikler, tiyatrolar, yiyecek, içecek ikramları ve ücretsiz özel turlar yer almaktadır. Ayrıca hem Getty Center'ın hem de J. Paul Getty Villa'nın ortak web adresinde çocuklar için hazırlanmış oldukça keyifli ve eğlendirici oyunlar da bulunmaktadır. 

LOS ANGELES COUNTY SANAT MÜZESİ (Los Angeles County Museum of Art) - LACMA– LOS ANGELES ABD

      Kurulduğu 1965 yılından bu güne LACMA Los Angeles'ın çok farklı nüfusuna ait kültürel eserler barındırmasının yanı sıra tarih ve coğrafya konusunda yapılan diğer kültürel eserleri de koleksiyonuna dâhil etmektedir. 20 dönümlük bir araziye sahip olan müze Los Angeles'ın merkezinde okyanus ve şehir arasında bir konumdadır. Modern ve çağdaş sanat eserlerinin sergilenmesi için 1986 yılında müzeye Anderson binası eklenmiştir. Japon sanatından örneklerin sergilenebilmesi için kampüsün doğu ucuna mimar Bruce Goff'a ek bir bina inşa ettirilmiştir. 1994 yılında ise şu anda LACMA'nın batısında bulunan May şirketinin mağaza binası Wilshire ve Fairfax köşesi satın alınmıştır. Müze en son dönüşümünü ise Renzo Piano'nun tasarladığı 60.000 metrekarelik Broad Çağdaş Sanat Müzesi galerisi batı kampüsü müze binaları topluluğu ve BP Grand Entrace ile 2003 – 2008 yılları arasında yaşamıştır. Mimari tasarım olarak birbirlerinden çok farklı binalara sahip olan LACMA sahip olduğu mekânların yetersiz kaldığını ve yeni tasarımlara ihtiyacının olduğunu mimarlık piyasasında yaptığı ilanlar ile duyurmaya devam etmektedir. Yeni dönüşüm sürecinde ise müzenin bazı yapıları ortadan kaldırılacak ve yerine yenileri inşa edilecektir. Bu yeni mekânların tasarımını ise mimar Peter Zumthor yapacak; son bir kaç yıldır üzerinde çalıştığı tasarımlarının sonuna geldiğini düşündüğünde bu planı hayata geçirecek.     

      Günümüzde bu müze, dünya tarihini kapsayan antik çağlardan bu güne kadar uzanan 120.000 eser sayısı ile batı Amerikanın en büyük sanat müzesidir. Müze çok zengin bir koleksiyon çeşidine sahiptir ve bu koleksiyon her geçen gün daha da artmaktadır. Asya sanatı, İslam sanatı, Latin Amerikan sanatı, Kolomb öncesine ait eserler, modern ve post-modern sanata ait çok sayıdaki eserleri ile dünyanın en önemli koleksiyonlarına ev sahipliği yapmaktadır. Düzenlediği sergiler sayesinde yılda bir milyondan fazla ziyaretçi müzeyi gezmektedir. Kamu programları ve araştırma olanakları sağlayarak koleksiyonundaki eserleri halk ile paylaşmaktadır. Dijital ortamda yayımladığı bilimsel kataloglar, online koleksiyon ve lacma.org gibi uygulamaları ile araştırmacıları bilgilendirmektedir.     

       Müze bugün Broad Çağdaş Sanat Müzesi, Resnick Pavyonu, Ahmanson, Hammer, Art of the Americas binaları ve Japon Sanatları Pavyonu'ndan oluşan mekânlara sahiptir. Her birinde farklı sanat akımlarına ait eserler ve sanatçıların işleri sergilenmektedir. Tüm bu farklı binaların bir arada bulunması ve tek bir müze ismi ile anılması post-modern mimari düşüncenin somut örneğidir. Post-modern bir mimari yapıya ve koleksiyona sahip olan Broad Çağdaş Sanat Müzesi’nin girişinde yer alan tuhaf ve sıkışık bir düzenle bir araya getirilmiş 202 adet sokak lambası enstalasyonu ise oradan geçen insanların dikkatini anında çekmektedir ve sanatçı Chris Burden'in bu çalışması artık o alanın simgesi olmuştur. Ayrıca müzenin içerisinde bulunduğu Hancock Park’ta uluslararası alanda çok fazla konuşulmaktadır. Bu park içerisine yerleştirilen heykeller de şehir insanının adres tariflerinde merkez gösterip çok fazla kullandıkları için şehrin simgesi haline gelmişlerdir.     

WALKER SANAT MERKEZİ (Walker Art Center) – MİNNEAPOLİS – ABD

      Kereste tüccarı Thomas Barlow Walker'ın evindeki bir oda da kişisel sanat galerisi olarak 1879 yılında ziyarete açılan “Merkez” Amerika’nın Minneapolis eyaletinde bulunmaktadır. Odanın duvarlarına astığı resimlerini herkese göstermek isteyen Barlow Walker evini bir sanat merkezi olarak görmüş, ayrıca burada performanslara da yer vermiştir. Walker'ın ölümünden sonra onun varisleri bir araya gelerek buradaki eserlerin bir sanat merkezinde sergilenmesini kararlaştırmışlardır. Ev görünümünde olan merkez 1927 yılında kamusal bir kimliğe kavuşmuştur. 1971 yılında Edward Larrabee Barnes tarafından tasarlanan yeni görünümü ile ziyaretçilerin hizmetine sunulmuştur. Tasarımında kahverengi küçük tuğlalar kullanan Barnes merkez bina çevresine dikdörtgen formlu yedi küçük mekân eklemiştir. İçeride ise beyaz duvarlar ve mozaik zeminler kullanarak modern ve çağdaş sanatın ön plana çıkmasını sağlamıştır. New York Times tarafından belki de son zamanlarda inşa edilmiş çağdaş sanat sergilenmesi için tasarlanan en iyi bina olarak gösterilmiş ve “American Institute of Architects Award” ödülünü almıştır. Gün geçtikçe artan koleksiyonu ve duyulan yenilenme ihtiyacı sonrasında merkeze yeni mimari yapılar eklenmiştir ve bu eklenmeler sonucunda merkez post-modern bir mimari görünüme sahip olmuştur. İsviçreli mimarlar Herzong & de Meuron'un 2005 yılında tasarladığı yeni ek binalar ile 17 dönümlük bir kampüse sahip olan merkez son haline kavuşmuştur. Alüminyum plakalar ve camlarla yeni bir görünüme sahip olan merkez içerisinde sergi alanları, kütüphane, tiyatro salonu, restoran, dükkânlar ve özel etkinlikler için mekânlar bulunmaktadır.     
      Merkezin tam karşısında ise 1988 yılında hizmete açılan Meinneapolis Sculpture Garden yer almaktadır. Bu heykel bahçesi de tıpkı merkez gibi uluslararası bir üne sahiptir ve yılda 700.000'den fazla ziyaretçi çekmektedir. Bahçede uluslararası alanda en çok bilinen heykel Claes Oldenburg'un “Cherry” isimli eseri bulunmaktadır. Heykel bahçesinde gerçekleştirilen müzik festivalleri ve etkinlikler de merkez için yeni ziyaretçi kitlelerinin oluşmasını sağlamaktadır.     

      Walker bir yüzyıldan fazla bir süredir uluslararası üne sahip şahıs koleksiyonundan oluşmaya başlayan bir müzedir. 1958 yılında hız gösteren eser satın almalar, sanatçı atölye ziyaretleri, sergi takipleri ve yeni keşfedilen eserler ile koleksiyon sayısı artmıştır. Koleksiyonunun en köklü bölümü 60'lı yıllarda üretilen eserlerden oluşmaktadır. Jasper Johns, Robert Gober, Matthew Barney ve Sherrie Levine gibi sanatçıların eserlerine sahiptir. Geleneksel diye adlandırılan eserlerden çok Japon Gutai, Viyana Aktionismus, İtalyan Arte Povera ve Fluxus gibi farklı akımlara ait eserler müzenin koleksiyonunda bulunmaktadır. Her geçen gün genişleyen koleksiyonuyla ziyaretçilerine hizmet veren merkezin geleneksel eserlerden daha çok post-modern eserlere yer vermektedir. Ayrıca sanatçıların gerçekleştirdiği güncel sanat eserlerini ziyaretçilerin beğenisine sunarken izleyicilerin de aktif olarak katılımını sağlamaktadır. Web ortamındaki paylaşımları ve eğitim uygulamaları ile de bir sanat portalı oluşturmuştur. Genellikle performans ve güncel medya sanatlarına ağırlık veren merkez; onları ziyaretçilere sunarak, yorumlayarak, toplayarak ve koruyarak küresel bir disiplini esas almaktadır. Aynı anda bireylere, gruplara ve farklı kültürlere sahip olan insanlara hitap edebilme özelliği taşımaktadır. Ayrıca sanal ortamdaki adresinde eğitimciler için ücretsiz olarak veri paylaşımları gerçekleştirmektedir. Görsel sanatlar alanında çağdaş, tarihi, monografik, tematik sergiler ve video gösterileri düzenleyen müze yerel dans, şiir ve oda müziği konserleri de sunmaktadır. Sanatçıların hazırladığı deneysel videolar da sinema salonlarında dönüşümlü olarak ziyaretçilerin beğenisine sunulmaktadır. Bununla birlikte sergiler için hazırlanan reklam panoları, broşürler, dergiler ve kitaplar gibi yazılı ve görsel kaynakların tasarımını da kendi birimleri arasında bulunan reklam ve pazarlama elemanları tarafından yapılmaktadır.