2 Nisan 2010 Cuma

Rembrant ve "Gece Nöbeti" İsimli Eseri


17. yy’da Rembrant için Amsterdam yaşanılacak en uygun bir yerdi. Amsterdam’a henüz 26 yaşındayken geldi ve burada yaşarken ürettiği ilk yapıtları portrelerden oluşmaktaydı. Buraya geldiği anda tüm şehirde ünü yayılmaya başlamıştı. Portreler dışında yaptığı ilk resim çalışması Anatomi adlı eseridir. Bu resimde ışığı sadece güçlü bir şekilde kullanmasının yanı sıra inanılmaz derecede de anatomiyi etkili bir şekilde resmetmesi eserini inceleyenleri hayrete düşülmüştür. Aynı yıllarda yaşamış olan ressamlar arasında Amsterdam’da en yüksek fiyata resim yapan tek ressam Rembrant’tı. Burada elde ettiği kazançla Amsterdam’dan büyük bir ev satın aldı. Bu satın aldığı ev ise şu anda Rembrant Müzesi olarak kullanılmaktadır.
Rembrant’ın 1642’de resmettiği Gece Nöbeti isimli eserindeki en önemli göze çarpan unsur; durağan bir sahnenin hareketliymişcesine resmedilmesidir. Sanki tuvalde bulunan insanların birkaç saniye sonra koşuşturarak ortadan kaybolacaklarmış gibi bir havayla çalışılması ve izleyicinin gözünü sürekli olarak resmin bir yerinden diğer bir yere doğru arayışlarda bulundurması bize inanılması güç bir yeteneği ortaya çıkarıyor. Ayrıca sanatçının resme hareket katma isteği ve kusursuz ışık düzeni esere tiyatral bir anlam da katıyor. Rembrant bu eserinde betimlediği karakterler arasında bulunan komutan ve adamlarına ait silahları titiz bir çalışmayla resmetmiştir. Bu silahlar üzerine yansıttığı ışık efektleriyle de asıl amacının kusursuz bir üç boyutlu algıyı ortaya çıkarma isteğinin var olmasıdır. Rembrant’ın resim içine yerleştirdiği en önemli unsur; çok güzel resmedilmiş olan küçük bir kız çocuğudur. Küçük kız resmin odak noktasını oluşturuyor, göz direkt olarak o kız üzerine odaklanıyor ve yoğunlaşıyor. Burada Rembrant kızın kemerine bağladığı canlı bir tavuğun açılmış olarak duran pençesiyle, milis birliğinin sembolünü resmetmeye çalışmıştır. O dönemlerde kartal pençesi ya da atmaca pençesi askeri birliklerin güç sembolü olarak kabul ediliyordu. Her hangi bir yerde açık bir şekilde bir pençe var ise mutlaka orada bir birlik bulunduğunun işareti oluyordu.
Gece Nöbeti’nin 1642’de sergilenmesi ile birlikte o dönemde resimle ilgili bir düşünce ortaya atıldı. Bu düşünceyi de o dönemde yaşayan ve resimde portreleri bulunan model insanlar ortaya atmışlardır. Açılışta kendi resimlerini gördüklerinde, kendileri ile ilgili olarak şu varsayımlarda bulunmuşlardır; “Galiba Rembrant bizimle dalga geçmeye çalışıyor”.
Gece Nöbeti isimli eserin en üst kısmında tavanda asılı olarak duran kalkanda, resmin yapıldığı yıl hiçbir şey bulunmamaktaydı. Fakat resmin yapıldığı tarihten tam 8 yıl sonra resim içerisinde bulunan kişilerin isimleri Rembrant’tan izin alınmaksızın ismi kesin olarak bilinmeyen bir şahıs tarafından ve ayrıca resimde bulunan insanların statü önemi göze alınmadan sırayla alt alta yazılmıştır.
1715 yılında eser bulunduğu mekândan farklı bir mekana nakledilirken kapıdan sığmadığı görülür ve bu nakil işini üstlenen o dönemki belediye çalışanları bu sorunu resmin kenarlarından makasla keserek çözebileceklerine kanaat getirirler ve sonuç olarak ta resimde bulunan güçlü kompozisyon etkisi bir anda kaybolur. Alan daraltılmış ve birçok figürün yarısı kesilerek yok olmuştur. Bu gereksiz müdahalenin ardından yaklaşık 200 yıla yakın bir süre geçmiş esere gereken değerin verilmesine başlanmıştır. Bu yönde ilk çalışma 1902 yılında 20 adet sanat tarihçisinden oluşan bir birliğin toplanmasıyla gerçekleşmiştir. Resmin ilk olarak ışığın zararlı etkileri yönünden korunması hedeflenmiştir. Resme gelen ışık açısının hem resmi daha iyi göstereceğini hemde resmin gereksiz ışıklandırmayla zarar görmesinin engelleneceği konusunda karara varmışlar ve eserin bugünkü haline yani sol taraftan ışıklandırılmasına karar vermişlerdir.
Esere 1940 tarihinde üzerinde biriken tozların temizlenmesi hedeflenerek yeniden müdahale edildiğinde ise bu defa da resmin ismiyle ilgili tartışmalara girilmiştir. Artık resmin adının Gece Nöbeti değil de Gündüz Nöbeti olması gerektiğinin düşünülmesi, resme yapılan bir diğer gereksiz müdahale olarak akıllarda kalmasına neden olmuştur. Ancak nöbetlerin askeri birlik tarafından çoğunlukla geceleri tutulduğu ve gündüzleri ise böyle nöbetlerin fek fazla önemli olmadığı dikkate alınarak resmin orijinal ismi yani "Gece Nöbeti" tekrar geçerli olmuş ve esere ikinci bir isim olarak ta "Gece Devriyesi" denilmiş ve kabul edilmiştir. (Resim şu anda yüz yılı aşkın süredir Hollanda Right Müzesinde sergilenmektedir).

Esere karşı yapılan gereksiz müdahaleler yetmezmiş gibi birde 1975 yılında işsiz bir öğretmen olan Reavin Debrayt tarafından bıçaklı bir saldırı eklenecektir. Bu saldırıyı gerçekleştiren işsiz öğretmenin yakalandığında yapmış olduğu tek açıklamaysa şu olmuştur; “resimde bulunan Beninghok’un şeytana benzemesi ve bu şeytanı yok etmek istemem” beni resmi kesmeye itmiştir. Right Müzesi çalışanları bu saldırı ardından hemen bir ekip hazırlayarak resim üzerinde restorasyona başladılar. Bu restorasyon tam sekiz ay sürdü. Resim üzerine yapılan restorasyon çalışması ise Müze içerisinde kapalı bir alanda yapılmadı aksine çevresi camlarla çevrilmiş bir alan tercih edildi. Buradaki amaç ise halkın takdirini kazanma isteğidir. Tarihi değerlere verilen önemin vurgulanmasıdır.
Resim için bu ilk saldırı olmayacaktı; eser bir uyuşturucu müptelası tarafından resim üzerine asit dökmesiyle eser ikinci saldırısını aldı. Bu saldırının hemen ardından saldırgan görevliler tarafından yakalanmış ve ardından saldırganın “ben uyuşturucu müptelasıyım ne yaptığımın farkında değilim” açıklaması üzerine bayılmasıyla son bulmuştur. Fakat bu asit sadece resim üzerine ilk restorasyonun yapıldığı anda kullanılan verniğin akmasına neden olmuş ve esere büyük bir zarar verememiştir.
Gece Nöbeti isimli resim, batı resminin en büyük başyapıtlarından biri sayılmaktadır ve bu eser Hollandalı ressamlar tarafından 1960 ve 70’li yıllarda sürekli olarak taklit edilmiş ve farklı yorumlarla tekrar çalışılmıştır. Bu ressamlar arasında kendisinden en fazla söz edilen William Kok olmuştur. William Kok, resimlerini modern Hollandalı zihniyle çalışan ressam olarak tanınmaktadır.



Necmi Güler Akademia Sanat/ekim/köşe yazısı

Hiç yorum yok: