19 Mart 2013 Salı

HEYKEL SANATININ TÜRKİYE'DEKİ DEĞERİNİN İRDELENMESİ

  Sanat dünyası özünde çok genel yorumlar barındırır. Bu yorumlar öncelikli olarak sanat eserlerinin izleyici karşısına çıkarılma yönüyle ilgilidir. İzleyiciye ne verirseniz onu alır ve onunla kalır mantığıyla yaklaşan görüştür bu. Aslında heykel ile birlikte verilmesi gereken heykelin içerisinde gizli olan anlamıdır. Bu farkındalıkla yaklaşan izleyiciler heykeli tasarlayan sanatçının duygularını anlayabilir. Ülkemizde bu görüşün benimsenmesini sağlayabilmek için öncelikli olarak; heykel sanatının değerinin farkedilebilmesi için programlı tanıtımlar ve eğitici konferanslar gereklidir.
 Heykel sanatı eğitimi küçük yaştaki genç beyinlerle başlamalı ve geniş kitlelere kadar ulaştırılmalıdır. İlköğretim seviyesindeki gençlerimizin sanat içerikli dersleri dahilinde Müze gezileri uygulanmalı ve Antik eserlerin anlatımlı tanıtımı ile başlanmalıdır. Program dahilinde gençlerimizin yaratıcı zekalarına yönelik üç boyutlu tasarımlar gerçekleştirebilecekleri atölyeler tahsis edilmelidir. Heykel sanatı eğitimi almalarının yanı sıra da, özgür düşünme becerisi kazanırlar ve kişisel gelişimlerine değer katılabilir.
 Avrupa'da Minimal Sanat'ın çıkışı ile büyük bir güç kazanan Heykel Sanatı kendinden çokça söz ettirmiştir.  Bu etkililik aynı tarihlerde Türkiye sınırları içerisinde ne farkedilmiş ne de yaygınlık kazanabilmiştir. Ülkemiz insanının heykel sanatına olan karşı tutumunu kırabilmek adına etkili uygulamalar geliştirilmiştir. İlk olarak Atatürk heykelleri ile bu etkililik sağlanmaya çalışılmıştır. Bu yaklaşınla atılan adımlar çok önemli bir  gelişme sağlamasına rağmen ülke insanımıza heykel nedir? sorusu yöneltildiğinde cevap olarak Atatürk Heykellerini anlatmakla yetinmişlerdir. Tabii ki Ulu Önderimiz Atatürk'e ait heykeller maddi ve manevi anlamda paha biçilmezlerdir. Ama sanat özgür düşünceler barındırır ve tek bir form ile heykel sınırlandırılamaz.
 Artık günümüzde Heykel Sanatı ne yazık ki sanatçının kendisini ifade etme aracı olmaktan çok uzak kalmış ve dönemin siyasi dili olmuştur. Bunu da meydanlara dikilmiş heykellerin iktidar tarafından seçilerek yerleştirilmesinden ve verdikleri sessiz mesajlardan anlamaktayız. Dolayısı ile Sanatsal bir tasarım halk ile buluşturulamamış ve heykel sanatına olan zihinlerdeki ön yargıların kırılması da sağlanamamıştır. Uygulanan davranışlar gösteriyor ki heykel sanatının ülkemizde kabul görmesi için ne yazık ki uzun ve zorlu bir yoldan geçmemiz gerekiyor.
 Heykel Sanatı, eğitsel anlamda bir çok Üniversite'de teorik ve uygulamalı olarak öğrencilere verilmektedir. Yalnız burada da eksik bir yön vardır. Üniversitelerde verilen Sanat Dersleri tamamen akademik yaklaşımla (Bahaus düşüncesiyle) yani sadece malzeme tanıtımı ve malzeme kullanımı üzerine dayalıdır. Bu dersleri verenlerin arasında Sanatçılara rastlamak çok nadir olmaktadır. Bir çok Üniversite kendi bünyesinde çalışan Öğretim üyelerinin belli bir bölümünü Sanatçılar ile gidermelidir. Öğrenciler malzemeleri tanımanın yanı sıra Sanat Nedir?in anlamını da gerçek anlamda kavrayabilirler ve Sanat Eseri nasıl bir duygu gerektiriri farkedebilirler. Bununla birlikte Heykel Sanatı ile ilgili kaynakların neredeyse tamına yakını yabancı dilde yazılmış dökümanlardan oluşmaktadır. Heykel Sanatı ile ilgili her hangi bir bilgiye ulaşmak istediğimizde Türkçe yazılmış dökümanların bulunmaması heykel sanatına verdiğimiz değerin çok az olduğunu ve heykel sanatına olan merakımızın da yok denecek kadar az olduğunu kanıtlar niteliktedir.

Hiç yorum yok: