Bu
yıl 12.’si düzenlenen Çağdaş Sanat Fuarı’na 42’si yabancı toplam 73 Galeri
katıldı. Lütfi Kırdar Kongre Salonu ve İstanbul Kongre Merkezi zemin kat
alanlarında düzenlenen fuar, dört gün boyunca İstanbullu sanatseverler
tarafından büyük bir ilgi gördü. Fuara gelen ziyaretçilerin çoğunluğunu
eğitimli ve genç sanatseverler oluşturdu. Girişlerin ücretli olması & yüksek
olması öğrenciler ve maddi düzeyi düşük olan sanatseverler için biraz hayal
kırıklığı yaşattı.
Dustin Yellin
Sanat
akımlarının kurucusu olarak bilinen ve tasarladıkları eserler ile çağın
ilerisini yaşayan ünlü sanatçılara ait eserlerin birçoğunu bu fuar içerisinde görmek
mümkün oldu. Picasso’dan Jon Miro’ya, Banksy’den Do Ho Suh’a, Anish Kapoor’dan
Françoise Nielly’e kadar birçok yabancı sanatçının eserlerini inceleme fırsatı
yakaladık. Sergiyi gezerken biranda bir Picasso ya da Jon Miro eseri ile
karşılaşan ziyaretçiler “vaay bu sergide Miro’da mı varmış & Picasso’da mı
varmış…” heyecanı yaşıyor ve eserler ve ziyaretçiler ile hınca hınç dolu olan fuar
alanındaki yorgunluğunu kısa süreli de olsa unutuveriyor. Yurtdışından gelen
galericilerin çoğunluğu Londra civarından gelmişlerdi ve günümüzde popülaritesi
oldukça yüksek olan sanatçıları temsil ediyorlardı. Bununla birlikte sergileme düzenleri
de oldukça dikkat çekiciydi. Sergiledikleri eserlerin ne kadar değerli
olduklarını bilen bir farkındalık ile panolara asmışlar ve etiketlerini de yine
pano üzerine eserlerin sağ alt köşelerine sıradan bir kalem ile elle yazmışlar. Etiketler;
performans sanatçısının ziyaretçilere sunduğu bir eser gibi duruyordu. Ülkemiz galericilerinin
temsil ettikleri sanatçıların çoğunluğu ise televizyon ekranlarında her zaman
görmeye alıştığımız sanatçılardan oluşturulmuştu ve eserleri diğer sanatçılara
kıyasla ziyaretçileri pek fazla etkilemiyordu. Emre YUSUFİ’nin eserleri bu
kategorinin dışında tutulabilir. Tabii ilerleyen tarihlerde sürekli olarak eserlerinin
benzerlerini üreterek kendisini tekrarlamazsa… Ziyaretçilerin ilgisi daha çok
farklı tasarımda ve farklı materyalde tasarlanan eserler üzerindeydi. Genel anlamda
dekoratif olarak tanımlanabilecek üç boyutlu, büyük, renkli ve parlak eserler diğerlerine
nazaran daha fazla ilgi gördü. Yorgunluktan Galerilerin ve sanat eserlerinin fazlalığından
dolayı hiç kimse eserlerin sergilenme yöntemleri ile ilgili bir gözleme
gidememiştir ya da başta düşündüyse bile sonlara doğru bu fikirden
uzaklaşmıştır. Sergide gözden kaçırdığım bir eser var mıdır? düşüncesi ile aynı
koridordan tekrar tekrar geçen ziyaretçiler, fuarın keyifli bir deneyim
yaşattığı sonucunu vermekteydi. Sergiyi gezerken yorulan ziyaretçilerin arada
bir mola verme imkânı bulabilmesi ve zemine serilen yumuşak yapay çimenlere
oturabilmesi de güzel bir hizmet diyebilirim. Ayrıca koleksiyonerlerin satın
almak istedikleri eserleri yurt dışına gitme zahmetinden kurtularak bu fuar
içerisinde bir arada bulabilmeleri de kendileri açısından ayrı bir kolaylık
sayılabilir. Koleksiyonlarına katmak istedikleri eserleri ellerinden kaçırmamak
için ilk günden fuarın kapısında beliren koleksiyonerlerin, galeri sahipleri
ile iletişime geçmeye çalışmaları bizlerin sanata destek veren kişilerin
varlığına tanık olmamızı sağlıyor ve sanat piyasasının devamlılığı hakkında zihinlerde
olumlu bir fikir oluşturuyor.
Françoise Nielly
Genç
ziyaretçiler ise sanat eserlerinin yanında durup selfie çekiyorlar ve dokunmamaları
gereken eserlere umursamazca dokunarak ve yaklaşarak nasıl yapıldıklarını
anlamaya çalışıyorlardı. Bu duruma karşın bir anda kendilerini büyük bir kalabalık
ve kargaşa içerisinde bulan yabancı Galericilerde yorgunluk ve bitkinlik
kendini gösteriyordu. Bu yorgunluk büyük ihtimalle eserler hakkında bilgi paylaşımında
bulunmaktan ziyade ziyaretçilere sürekli olarak eserlere dokunmamaları ve
yaklaşmamaları konusunda uyarılar yapmak zorunda olduklarından kaynaklanıyordu.
Ne yazık ki Türk insanının doğasında “dokunmanın” ne kadar büyük öneme sahip
olduğu ve bu davranışlarını kıramayacaklarını fuar alanında deneyimleyerek
öğrendiler J.
Nemo Jantzeen
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder